Sana anlatmak istiyorum. İçimde şeytan vardı. Can kırıkları
vardı. Nefret vardı. Yalanlar vardı. Bir yanım beni çoktan terk etmiş,
kaçıyordu. Melankoli ve hüsran vardı. Bazı geceler hiç sabah olmuyordu. Gün
geldi anladım ki ; dünyadaki bütün umut, hiç hesaba katılmayan insandaymış, meğer. Güney yıldızlı bir kadındım madalyalarımı
çıkarıp yavuz bir delikanlıyı kalbime davet ettim. Nerde bir çift göz gördümse
tuttum onu güzelce delikanlıya tamamladım, o binlerce yaşasın diye yaptım bunu.
Sarılıp uyuduğumuz o gün , uzanıp öpmüştü beni uykumun en hafif anında.
Onda bana benzeyen bir şeyler gördüm ;
çakıl taşı gibi bir şey. Ağzım zehir dolu açamıyorum. Dişlerimin anahtarı
kayboldu. Hurdaya çıkmış bir araba motoru gibi kalakaldım. Yağ kir içinde,
pörsümüş , bozulmuş , Yine de yaşamaya inatçı… Onunla yaşamaya inatçı. Sonra
saatler değişti, günler değişti, aylar değişti. Sonra dünya değişti, tüm
evrenim oldu o yavuz delikanlı. Onun aşkı, bildiğim her kelimeyi yan yana
dizmek istedikçe şaha kaldırdı tüm harfleri. Hakikatte Herkes aşık olmanın
ortak dilini bulup yazmaya çalışıyor. Ama aslında bu kadar basitti işte : onu öptüğünde
salıncakta sallanır gibi hissediyorsan aşıksın. Özlüyorsan aşıksın. Bekliyorsan
aşıksın. Kavuşmak için can atıyorsan aşıksın.
Playlist
29 Mayıs 2016 Pazar
17 Mayıs 2016 Salı
Tutunamayanlar
Öyle bir kapı olmalı ki çalınca, insana hiç bir şey sormadan açsalar ; kapının ortasındaki küçük pencereden bakıp da kim o demeseler. Sonra hemen içeri alsalar beni. Ben anlatmak istersem bile, hemen sustursalar : biz her şeyi biliyoruz. Her şeyi biliyor musunuz gerçekten ? Evet. Neden sormuyorsunuz ayrıntıları ? İstediğin zaman anlatırsın. Sana dinlenme fırsatı verdiğimizi de sanma. Hiç anlatmasan da olur. İstediğin zaman gidebilirsin. İstediğin zaman geri dönebilirsin . Anlayış da göstermiyoruz sana. Özellikle buna çok sevindim. Anlayış göstermenin sende bir gerginlik yaratacağını, ne zaman isteyecekler endişesini doğuracağını biliyoruz. Sen sormasaydın bunları bile anlatamazdık. Hiç bir sözü sonuna getirmeyi düşünmüyoruz. Yaşama şartlarını açıklar mısınız ?
Oğuz Atay, Tutunamayanlar
16 Mayıs 2016 Pazartesi
Gecelerim çarpan kocaman bir yürek gibi.
“Gecelerim çarpan kocaman bir yürek gibi.
saat üç buçuk.
gecelerim aysız.
gecelerimpencerelerden süzülen gri ışığa gözünü kırpmadan bakıyor.
gecelerim ağlıyoryastığım nemli ve soğuk.
gecelerim uzunupuzun ve sürekli belirsiz bir sona doğru uzuyor.
gecelerim beni senin yokluğuna itiyor.
seni arıyorumyanımdaki dev bedeninisoluğunukokunu arıyorum.
gecelerim boşluk yanıtını veriyor.
gecelerim beni üşütüyor ve yalnızlıkla dolu.
bir temas noktası arıyorum.
tenini arıyorum.
neredesin? neredesin?
dönüp duruyorumyanağım nemli yastığaıslak saçlarım şakaklarıma yapışıyor.
burada olmaman mümkün değil.
kafam serseri serseri dolaşıyor.
düşüncelerim gidip geliyor ve parçalanıyor.
bedenim artık anlamak istemiyor.
bedenim seni istiyor.
bedenimşu sakat külçe
senin sıcaklığında bir an için kendini unutmak istiyor.
birkaç saatlik dinginliğe çağırıyor.
gecelerim paçavraya dönmüş bir yürek.
gecelerim sana bakmakellerimle bedeninin her kıvrımını izlemek
yüzünü bulup okşamak istediğimi biliyor.
gecelerimsenin yokluğundan dolayı soluğumu kesiyor.
gecelerim seni çağırmak istiyor ama sesleri çıkmıyor.
yine de seni seni çağırmaksana kavuşmak
bir an için sana sarılmak ve katleden zamanı unutmak istiyor gecelerim.
bedenim anlamıyor.
tıpkı benim gibi bedenimin de sana ihtiyacı varbelki de onunla ben biriz.
gecelerimteni hissetmeye kadar kazınıyor
sonunda duygu maddesel tözden arınarak daha güçlüdaha keskin bir hale geliyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)